Namazda Tadil-i Erkan
Hamd, kuluna her türlü nimeti bahşeden ve ondan yalnızca üzerine düşeni yapmasını istediği, bunun karşılığında ona cenneti vadeden, yaptığı işi düzgün yapanları seven, hiçbir mevcudat yokken o var olan yüce Rabbimiz Allah’a mahsustur. Salât ve selam da hayatının her noktasında bize örnek teşkil edecek bir yaşam süren âlemlerin var oluş sebebi sevgili Peygamberimiz(s.a.v.) pak âli ve ashabı üzerine olsun.
Tadil-i erkânın manası bir şeyin rükünlerini doğru yapmaktır. Namazda tadil-i erkân ise namazın rükünlerini (kıyam, kıraat, rükû, secde, oturuş) hakkını vererek yapmaktır. Hanefi mezhebine göre tadil-i erkânın hükmü vaciptir. Diğer mezheplere göre ise farzdır. Tadil-i erkân namazdaki rükünlerin sükûnetle yerine getirilmesi ve uzuvlarda itminan hâsıl oluncaya kadar devam edilmesidir. Tadil-i erkânın yerine gelmesi için kıyam, rükû, secde ve oturuş gibi durumlarda bir müddet hareketsiz durmak şarttır. Kıyamdan rükûa gidildiğinde bir müddet hareketsiz beklemek gerekir. Rükûdan kalkınca tam doğrulmuş bir vaziyette yine bir müddet durmalıdır. Secdede ve iki secde arası oturuşta sükûnet içinde bir müddet hareketsiz kalınmalıdır. Tadil-i erkân namazı huşu, huzur ve sükûnetle kılmaktır. Tadil-i erkânsız namaz sahih değildir. Kur’an-ı Kerim’in birçok ayetinde ‘’Namazı ikame edin’’ buyruluyor. ‘İkame’ ise dosdoğru kılmak, itina ile kâmilen eda etmek demektir.
Peygamber Efendimiz(s.a.v.) namazı usul ve adabına göre kılmayan kişilere tekrar kılmasını emretmiştir. Namazın rükünlerinde ve rükünler arasında en az bir tespih miktarı, yani sübhanallah diyecek kadar durmak vaciptir. Bu itibarla tadil-i erkanın asgari ölçüsü, sübhanallah diyecek kadar sükunet içinde uzuvların hareketsiz kalmasıdır. Bu miktar zaman bakımından birkaç saniye demektir. Namazda özellikle rükudan doğrulunca ve iki secde arasında bir müddet hareketsiz durmaya itina göstermelidir. Bunun süresi en azından bir sübhanallah diyecek kadar olmalıdır. Çünkü bu iki rükün çok defa aceleye getirilmekte ve tadile riayet edilmeden hızlıca geçiştirilmektedir. Dolayısıyla namaz kusurlu ya da noksan eda edilmektedir.
Özellikle günümüzde tadil-i erkânda ihmal söz konusu olduğundan çok dikkat etmek gerekmektedir. Zira kimilerinin namaza durmasıyla birlikte hemen rükûa varması daha tam doğrulmadan secdeye kapanması, iki secde arası oturmayı tam yapmadan secdeye gitmesi bir olmaktadır. Oysa kıyam, rükû, secde, oturuş ve bunların arasındaki rükünlerde tadil-i erkâna riayet etmek şarttır. Aksi takdirde usul ve adabına uygun namaz kılınmış olmaz. Zira Peygamber Efendimiz(s.a.v.) horozun yemi hızlı hızlı gagalaması gibi namaz kılmaktan bizi men etmiştir. Hadislerde şöyle buyrulmaktadır ‘’ Rükû ve secdeleri tamamlayın’’ , ‘’Rükû ve secdelerinizi güzel yapın’’ , ‘’Sizden biriniz rükû ve secdelerden kalkarken belini tam doğrultmadıkça namazı yeterli olmaz’’. Bu itibarla kılınan namazlarımızın boşa gitmemesi için rükünlerin tadil ve sükûnet üzere yapılması icap eder.
Namaz vakitlerinin gösterilmesi, huşu içinde, kâmil manada ikame edilmesi hususunda birçok ayeti kerime vardır. Bunlardan bazıları: ‘’Gündüzün iki tarafında, gecenin gündüze yakın vakitlerinde namazı dosdoğru kıl. Şüphesiz güzel işler(hasenat), kötülükleri(günahları) silip giderir. ‘’ ‘’ Muhakkak ki müminler felaha erdiler; onlar namazlarında huşu(tam bir saygı ve tevazu) içindedirler.’’ ‘’ Allah’ın kitabını okuyup ona uyanlar, namazı hakkıyla ifa edenler ve kendilerine nasip ettiğimiz imkânlardan gizli ve aşikâr olarak hayır yolunda harcayanlar, ziyan ihtimali olmayan bir ticaret umarlar.’’
Allah’ın emir ve yasaklarına karşı fevkalade hassasiyet gösteren Peygamber Efendimiz (s.a.v.) namazı dosdoğru kılma hususunda fevkalade temkinli idi. Kıyamında kıratına, rükûundan secdesine, iki secde arası oturuşundan teşehhüdüne kadar bütün rükünlerde namazı itidal ve sükûnetle ikame ederdi. Bunun yanı sıra Efendimiz(s.a.v.) ‘’ Beni nasıl namaz kılıyor görüyorsanız sizde namazınızı öylece kılın’’ buyurmak suretiyle ashabına dolayısıyla ümmetine namazı nasıl eda etmeleri gerektiğini bizzat öğreten rehberdi.
Ashabı Kiram dilinden Peygamber Efendimizin(s.a.v.) namazı şöyle anlatılmaktadır:
Rasülüllah(s.a.v.) kıyamda ağırlığını iki ayağının üzerine verip dimdik dururdu. Rükuda başını ne yukarı diker ne de aşağı büker, ikisinin arasında tutardı. Rükudan kalktığı vakit iyice doğrulmadan secdeye gitmezdi. Başını secdeden kaldırdığı zaman iyice doğrulup oturmadıkça ikinci secdeyi yapmazdı.
İşte bizim Peygamberimiz böyle namaz kılardı. Bizde onun yolundan gidiyorsak, eğer ona hakiki bir ümmet olmak istiyorsak o ne yaptıysa bizde aynısını yapmaya çalışalım.