Tevbe
Hamd, insanlar zulüm karanlığı içerisindeyken nurunu yeryüzüne tecelli edip onları gafletten hidayete sevk eden, ne kadar günah işlersek işleyelim tevbe edenlerin tevbelerini kabul eden yüce yaratanımız Hz. Allah’a, salat ve selamda kendisine on sekiz bin alemin efendisi olma şerefi verilen, günahlardan masum ve temiz olan, Allah’ın Habib-i Muhammet Mustafa (s.a.v.) Efendimize, aline ve ashabına olsun.
Tevbe, dönmek, pişman olmak demektir. Tevbe ruhun abdestidir. Tevbe erezyona uğramış gönlün yeniden çimlendirilmesidir. Tevbenin kabul edilmesi o tevbenin nasuh olmasına bağlıdır. Eğer tevbe edilecekse tevbe-i nasuh olmalıdır. Yani bir daha işlenilen günaha dönülmemek üzere yapılan tevbedir. Tevbe edilir , fakat kalpte tekrar günahlara dönme meyli varsa Allah o tevbeyi kabul etmez. Tevbede sadakat olması gerekir. Tevbe yalnızca dil ile değil kalp ile de o tevbeyi tasdik olması gerekir. Allah’ın tevbe kapısı ağzına kadar açıktır. Yeter ki biz tevbe edelim ve günahımızdan dönelim. Adamın birisi doksan dokuz kişiyi öldürür. Yaptıklarından dolayı pişman olur ve günahlarım af olunabilir mi? Diye bir papaza sorayım der. Papaz cevaben sen cehennemliklerdensin artık kurtuluşun yok der ve adam papazı da öldürür. Daha sonra Müslüman bir hoca efendiye gider. O ise Allah’ın tevbe edenlerin tevbelerinin kabul edilebileceğini söyler. Onu günah işlenmeyen, birbirine iyiliği tavsiye eden, kötülük olamayan bir kasabaya gönderir. Adam yola çıkar fakat takdir-i ilahi adamın yolda eceli gelir ve ruhu kabzedilir. Ruhunu almaya hem azap melekleri hem de rahmet melekleri gelir. Azap melekleri bu adam yüz kişiyi öldürdü cehennemliktir diye götürmek isterler. Fakat rahmet melekleri ise bu adam tevbe etti günahından vazgeçti diyerek cennete götürmek ister. O arada Hz. Allah müdahale eder ve bakın kuluma kasabaya mı? Daha yakın yoksa çıktığı yere mi? Melekler ölçerler ve kasabaya daha yakın olduğunu anlarlar ve cennetliklerden olur. İşte tevbenin ehemmiyetine bakın. Yüz adamı öldürüyor ama cennetliklerden oluyor, çünkü tevbe ediyor. Allah bir daha dönmemek üzere tevbe edenlerin tevbelerini elbette kabul eder. Ömür bitmeden, vakit geçmeden işlenen günahlara tevbe etmek gerekir. Yoksa firavun gibi son nefeste yapılan iman ve tevbeleri Hz. Allah kabul etmez. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ‘’Kabul olunan tevbe günahlara bir daha dönmemek üzere yapılan tevbedir. Rasülüllah Efendimiz ’’Ben bile günde yetmiş defadan fazla Allah’a istiğfarda bulunuyorum’’ buyurmaktalar. Efendimiz yetmiş diyorsa biz yedi yüz mü? Yoksa yedi bin mi? dememiz gerekir. Ben nasıl olsa sürekli günah işliyorum tevbe etsem bile Allah tevbemi kabul etmez dememeli. Bazı insanlarda tevbeye ihtiyacım yok çünkü benim kalbim temiz harama baksam bile Allah günah yazmaz der. Ama öyle değildir. Kalbin temizliği ibadetle olur. İbadet etmeyenin kalbi temiz değildir. Her ne kadar temiz dese bile. Tevbe, sonbaharda ağacın yapraklarının döküldüğü gibi günahları insanın bedeninden döker ve tertemiz yapar. Bu yüzden bilinçli olalım ve iş işten geçmeden tevbe edelim.