‘’Din Kardeşlerinizi Çoğaltın!’’
Hamd, evvelinin bidayeti, ahirinin nihayeti ve mevcudiyetinin vücubu kati olmakla zatında ve sıfatların da bir olup ondan başkasının olması muhal olan ve İslam cemaati üzerine rahmet nazarı ile bakan yüce Allah’a mahsustur. Salât ve selamda cemaatin, İslam topluluğunun her asırda mevcut olması gerektiğini bilip ve bize ona göre emirler veren, dinin hep en üst seviyede olmasını isteyen Resulü Zişan (s.a.v.) pak âli ve ashabı üzerine olsun.
Cemaat insanların bir araya gelmesinden oluşan topluluğa denir. İslam cemaati ise bir birini seven Müslümanların Allah rızası için bir araya gelip, kaynaşması ve dertlerini dile getirebildiği bir topluluktur. İslam cemaatini Müslümanlar kurar. Cemaatten kastımız bir tarikat veya yol değildir. Cemaatle kasıt Ümmeti Muhammedin Evladının sıkıntılarının giderilmeye çalışıldığı bir topluluktur. İslamiyet eski zamanlar da yaşanıldığı gibi artık hakkıyla yaşanılmıyor. İnsanlar müslümanız diyorlar ama İslam’ın emrettiklerini yerine getirmekten aciz kalıyorlar. Müslümanlık bu değildir. İslamiyet böyle yaşanmaz. Bizim muradımız Müslüman kardeşlerimizi biraz şuurlandırıp farz olan emri bil maruf ve nehyi anil münkerin ifasıyla onları İslam’a geri kazanmaktır. Dini inancı olmayan bir millet ayakta duramaz ve ahlaki yönden de çöküntü içinde olur. Din bir milletin olmazsa olmazıdır ve hayat damarıdır. Din olarak da İslam’dan daha akla uygun ondan daha çok insan hayatına hitap eden, emirleri ve nehiyleri ile tastamam olan başka kâmil bir din yoktur. Allah bu dini yani İslam’ı kemale erdirdi ve katında din olarak İslam’dan razı oldu. Çünkü İslam tüm insanlık âlemine gönderilen, onları kapsayan, evrensel bir dindir. Diğer dinleri ise Allah bir kavme göndermiş ve bir kavim yaşamıştır.
Peygamber Efendimiz(s.a.v.) bir hadisi şeriflerinde’’ Din kardeşlerinizi Çoğaltın!’’ Bu demektir ki insan bazen gaflete düşer ve hata eder. İşte böyle zamanlar da Müslümanları uyandırın ve onları kazanın, bu şekilde din kardeşlerinizi çoğaltın. İslam asırlardır insanlara ve gittiği her yere huzur ve rahatlık vermiştir. İslam’ın yaşanıldığı yerlerde huzur, barış ve adalet hüküm sürmüştür. İslamsız yerlerde ise haksızlık ve zulüm yaşanmıştır. İslam’dan önce bile insanlar cehalet devri yaşamışlardır. Ne zaman ki İslam(Hak) geldi, batıl gitti. Hep söylüyoruz dinimize sahip çıkalım. Oysa ona sahip çıkmak demek onu yaşamak demektir. Bu da Müslümanların kazanılmasıyla olur. Müslümanlığın sadece dil ile söylemekle yaşandığına biz inanmıyoruz. Müslümanlık kalp ile olur, yaşayış ile olur. Şuurlu müminlere düşen uykuda olan kardeşlerimizi o uykudan uyandırmaktır. İnsan şu ahir zamanda sadece ibadet etmekle kendini kurtaramaz. Kurtuluş için bu dine hizmet edip yayılması için çaba göstermek gerekir. Din Müslümanların bilinçlendirilmesiyle yayılır ve çoğalınır. Görüyoruz müslümanım deyip de bu ad altında ne türlü çirkinlikler yapan nice insan var. Değil Müslümanlığa insanlığa yakışmayacak kadar kabih, hayvandan daha da aşağıya düşürecek şeylerle meşgul olunuyor. İşte bunların sebebi Müslümanların birbirine nasihat etmemeleri ve yardımda bulunmamalarından kaynaklanıyor. Peygamberimiz(s.a.v.) buyurmuyor mu? ‘’ Din nasihattir. Din nasihattir. Din nasihattir.’’ Yani din nasihatten ibarettir, din nasihatle kaimdir demektir.
Mümine düşen kendini kurtarmaya çalıştığı gibi kardeşinin de elinden tutacak ona da yardımcı olacaktır. Yoksa İslam’ın esasları unutulur ve bundan biz mesul oluruz. Yarın Huzuru ilahide mesul olmak istemiyorsak herkes üzerine düşeni yapsın. Herkesin çorbada tuzu olsun ki kardeşlik bağımız biraz daha artsın.