Dünya Sevgisi
Hamd, bizlere hakkı hak olarak göstermesini istediğimiz, yine batılıda batıl olarak göstermesini istediğimiz, neyin hak neyin batıl olduğunu bildirmesini talep ettiğimiz ve kendisinden isteyen kullarının da geri çevrilmediği Yüce sultan Allah’a mahsustur. Salât ve selam son nefesinde bile miras olarak mal ve mülk değil yalnızca ilmi miras bırakan, en büyük saltana sahip olduğu halde kalbi dünyaya meyletmeyen Allah’ın Habib-i Muhammet Mustafa (s.a.v.) pak âli ve ashabı üzerine olsun.
Dünya, Allah’ın yaratmış olduğu ve insanları imtihan amacıyla gönderdiği mekândır. Dünya bir imtihan yeridir. Yaşamak, eğlenmek, gezmek için bu dünyaya gönderilmedik. Yaratılış gayemiz’’ ben insanları ve cinleri ancak bana ibadet etsinler diye yarattım’’ buradan da anlaşıldığı üzere ibadet ve kulluktur. Allah ‘’ Eğer dünyanın benim katımda bir sineğin kanadı kadar değeri olsaydı kâfirleri ondan rızıklandırmazdım. Dünya fanidir, baki olan Allah’tır. Bilinçli Müslüman dünyanın debdebesine aldanmaz ve ölümden sonrası için çalışır. Dünya dışı çok güzel fakat içi çürük bir elmaya benzer. Peygamberimiz ‘’ Allah, benim ve ehli beytim için ahireti dünyaya tercih etti’’ buyuruyor. Bizde ahireti dünyaya tercih edenlerden olalım. Dünyanın peşinden gitmeyelim. Ahireti güneş olarak düşünürsek güneşi önümüze alalım. Dünyayı da gölge olarak düşünelim ve arkamıza alalım. Güneşe yani ahirete doğru yönelirsek dünya, gölge olarak peşimizden gelecektir. Ancak güneşi arkamıza alırsak dünyanın peşinden gidersek onu asla elde edemeyiz. Allah dünyaya öyle emrediyor’’ Ya dünya bana hizmet edene sen hizmet et, sana hizmet edeni ise sen sık(geçim sıkıntısı ver) buyuruyor. Anlaşıldığı üzere hedefimiz ahiret olacak. Ahireti için çalışan hem ahiretini hem dünyasını, dünyası için çalışan ise yalnız dünyasını kazanır. Şu vefasız dünya öyle aldatıcı, acuze bir kadındır ki onu düşünmen, senin taat ve ibadetine engel olur. Mahşer alanına dünya yaşlı, çirkin ve kocamış bir kadın olarak getirilir. İnsanlar onu gördükçe ondan iğrenirler. Ama dünya da ise ona öyle bir hırsla sarılırlar ki tamamen dünyaya dalarlar, ahiret ve Allah hiç akıllarına gelmez. Allah’tan gaflet ederler. İşte onlar hüsrana uğrayanlardır. Bu dünya kimseye kalmamış. Ne firavunlar, ne nemrutlar gelmiş geçmiş bu dünyadan. Hiç birinin saltanatı fayda vermiş mi? kara toprağa gömülüp gitmişler. Üstelik yanlarında götüreceği imanları da yoktu onların. Eğer sen dünyayı terk etmek istemezsen o seni terk eder. Dünya hayatı bir rüya gibi delip geçici bir hayalden ibarettir. Aklı olan gerçeği(ahireti) bırakıp da bu rüya ve hayal âlemine bağlanır mı? Allah insana bin sene ömür verse elbette bu bin senenin sonu gelecektir. Yaşlananlara sorunuz bu dünyadan ne anladın. Cevapları şu olacaktır şüphesiz: hiçbir şey, geldi ve geçti. Vakitlerimizi zayi etmeyelim. Bu dünya hayatına aldanmayalım. Bu dünyanın sonu vardır. Ama ahiret âlemi ebedidir ve sonu yoktur. Bu dünyada ki sıkıntıların sonu vardır. Ama ahirette ki sıkıntılarınsa sonu yoktur. Büyükler ‘’ bu dünyanın cefasından sefasına sıra gelmez, gafil olma insanoğlu ilimle uğraş geçen günler geri gelmez’’ buyururlar. Gören bir göz ve idrak eden bir zihin dikkatiyle şu dünyaya bakılsa hayrının şerrine yetmediğini, zararlarının faydasından çok olduğunu anlaşılır. Kişi dünyayı sevmenin ve onunla haddinden fazla uğraşmanın kişiyi Cenabı Hak’tan uzaklaştırdığını, kıyamet gününde hapse, sorguya, azaba sebep olduğunu bilse onun haramından sakınır fuzuli helalinden çekinir. İhtiyacından fazlasını almaz, dünya nimet ve lezzetlerine sarılmaz. Dünya hayatının geçmişi rüya geri kalanı ise arzudur.