Resulullah Sevgisi
Hamd, biz kullarına mükafat olarak kendi sevgisini ve resulünün sevgisini veren, bunları sevenin mutlaka cennete gireceğini bildiren yüce Rabbimiz Allah’a mahsustur. Salât ve selamda sevgisiyle bize saadet ve mutluluk veren, gönüllerin maşuku, biricik Peygamberimiz (s.a.v.) pak âli ve ashabı üzerine olsun.
Resul, Allah(c.c.)’nün emir ve yasaklarını Cebrail(a.s.) aracılığı ile insanlara hiç eksiksiz tebliğ ile vazifeli olan zata denir. Resul kendisine şeriat verilen, kitap indirilen zattır. Nebi ise kendisinden önce gelen bir peygamberin şeriatı üzerine dini tebliğ eden zata denir. Peygamberlerin adedi bir rivayete göre yüz yirmi dört bin, diğer bir rivayete göre ise iki yüz yirmi dört bindir. Kur’an Kerim’de ise yirmi sekiz peygamberin ismi geçmektedir. Peygamberlerin evveli ve ilk insan Âdem(a.s.), ahiri ise sevgili peygamberimiz Muhammet Mustafa(s.a.v.)dir. O peygamberler silsilesinin son halkasıdır. Ahir zaman peygamberidir ve Kur’an-ı Kerimde de beyan olunduğu üzere ondan sonra peygamber gelmeyecektir. Müslüman olarak dünya ve ahiret saadetine nail olmak istiyorsak Allah’ın Resulünü canımızdan çok sevmeliyiz. Hadisi şerifte ‘’Kim beni canından çok sevmedikçe hakikaten iman etmiş olmaz’’ buyruluyor. Resulüllah bizim başımızın tacıdır. Onun hakkını nasıl ödeyebiliriz? O İslam için ne mücadeleler vermiş. Biz onun sayesinde Rabbimizi tanıdık. O biz ümmetinin selameti ve kurtuluşu için ne eziyet ve çilelere katlanmış. Hep ‘’ümmeti, ümmeti’’ derlermiş. Biz onun gibi bir peygamberin ümmetiysek onu canımızdan, evladımızdan, eşimizden, anamızdan, babamızdan çok sevmeliyiz. Onun sahabesi onu o kadar çok severdi ki ona hitaplarında hep ‘’ Anam, babam sana feda olsun Ya Resulüllah’’ derlerdi. Ebu Bekir Efendimizin Peygamber aşkından ciğerleri kavrulurdu. Hayvanatta ona âşıktı. Sevr mağarasında Allah’ın yol arkadaşı, dostu olan Ebu Bekir Efendimizin ayağından sokan yılan ‘’ Ey Allah’ın Resulü insanlar sana nasıl âşıksa biz hayvanlarda sana öyle aşığız. Kurtlar, kuşlar, böcekler hepsi senin aşkınla kavrulur’’ diyor. Ashabı Kiramdan Sevban(r.a.) Resulüllah’ı pek sever onu görmemeye dayanamazdı. Bir gün Peygamber Efendimiz onun pek zayıflayıp renginin solduğunu görünce ‘’ Neyin var ey Sevban? Diye sordu. Sevban(r.a.) şu cevabı verdi: ‘’ Ya Resulullah hiçbir ağrım ve sancım yok, sıhhatim gayet yerindedir. Şu anda ahiret hayatını hatırladım. Ben sizi dünyada bir gün görmeden dayanamıyorum ya ahirette ayrı kalırsak ve sizi görmekten mahrum olursam halim nice olur? Cennete girsem bile kullar arasında olacağım, sen ise peygamberlerle birlikte yüksek makamlarda olacaksın! Orada seni bir daha göremeyeceğim. İşte bu beni üzüyor ve günden güne eritiyor. Bunun üzerine Allahü Teala şu ayeti kerimeyi indirdi: ‘’ Ve her kim Allahü Tealaya ve Peygambere itaat ederse işte onlar, Allah’ın kendilerine inam buyurmuş(nimet vermiş) olduğu peygamberler, sıddıklar, şehitler ve salih zatlar ile beraberdirler. Onlar ise ne güzel arkadaştır.’’
Resulümüzü sevelim, onun sevdiklerini de sevelim yani ashabını sevelim.’’ Kim benim ashabımı severse beni sevmiş olur, kim onlara buğz ederse bana buğz etmiş olur’’ buyuruyor